Bit Pazarları
Bit Pazarları
Her zaman eski şeylere karşı bir ilgim olmuştu. Belki de çoğu kişinin vardır. Ankara’ya ilk geldiğim de Maltepe Pazarı’na, Ulus’a gitmek benim için büyük zevkti. Yıllar sonra benim için çok önemli biri zor bir zamanımızda beni Cebeci Pazarı (nam-ı değer Çöp Pazarı) ile tanıştırdı. Burası kullanılmayan her şeyin satıldığı ve sunumuna hatta kullanılabilirliğine pek bakılmadan her şeyin sergilendiği bir yerdi. Buradan birlikte çok şey aldık, o gittikten sonra da ben almaya devam ettim: pikap, plaklar, kasetler, fotoğraflar, çerçeveler, resimler, televizyon kumandası…
Fakat zamanla antikacılar yavaş yavaş bu pazarı ele geçirmeye başladı. Ama daha bu süreç bile bitmeden Pazar kimsenin gitmediği veya gidemediği bir yere sürüldü.
Ben burası ile ilk tanıştıktan sonra Babam’la bunu paylaşmıştım. Bursa’ya ilk gittiğim gibi Babam beni Bursa versiyonu ile tanıştırdı. Bu Pazar diğerinden de garipti. Bursa’da Soğanlı semtinde Kurban Bayramı yakınlarında hayvan pazarı olarak kullanılan çamur alan içinde kuruluyordu. İçinde küçük bir motor pazarı da barındırıyordu. Ama en belirgin özelliği gerçekten çok çok az kullanım değeri taşıyan şeyleri barındırıyordu. Çekilmiş CD’lerle dolu CD kutusu, tabaklar, bardaklar, otel şampunları, yarısı veya tamamı içilmiş şarap şişeleri… Ama buradan da zevkime göre bir şeyler bulmuştum. Kimisini yakındaki deneme alanında 50 kuruş karşılığı elektriğe takıp denemiştim. Çoğu çalışmadı. Kimisini aldım. Sevdiğim bir arkadaşım için çerçevelenmiş at yarışı fotoğrafları, kasetler, çamur içinde plaklar…
Sonra uzun zaman Bursa’ya gidemedim. Bir ara ruh halim uygun değildi, bir ara yüzüm yoktu, bir ara enerjim, bir ara da vaktim. Altı ay sonra gittiğim de Babam yine sanki çok ahlaksız bir şey teklif eder gibi sabah erken kalkıp pazara gidelim mi dedi. Annem daha önce bir kere bizimle gelip tiksinmişti. O bize manyak gibi bakıyordu.
Bu arada bu pazarda Babam’la ilgilendiğimiz şeyler de çok farklıydı. O motorlara, iş alet edevatlarına, fırçalara ve yapıştırıcılara bakıyordu daha çok. Benim ilgilendiğim şeylere dile getirmese bile o da manyaklık olarak bakıyor olabilir.
Neyse gittik ama gittiğimiz yerde inşaat duvarları ile karşılaştık. Her yer inşaat alanıydı. Büyük bir kentsel dönüşüm projesi ile karşı karşıyaydık. Moralimizi bozmadık. Yakında kurumsal bir pazar alanı vardı biliyordum. Babama oraya gidelim dedim. Burası da cehennem gibi kalabalıktı. Doğru yere ulaştık diye düşündük. Arabayı zorlukla uzakta bir yere park ettik ve Pazar alanına doğru yürümeye başladık.
Yaklaşırken her yerde tavuklarla karşılaştık. Burada meğersem kuş pazarı kuruluyormuş. Bursalı kanatlı seven herkesin buluşma adresiyle karşılaştık. Orası tamamen ayrı bir hikayenin konusuydu. Fakat güvercincileri ve ötücü kuş fanatiklerini tenzih ederek (çünkü onlar ayrı bir duygunun insanıdır.) insanın hayvana tahakkümünü en az insanın insana tahakkümü kadar iğrenç bulduğumu söyleyerek geçebilirim.
Ufak bir soruşturma ile pazarın Yunuseli’ne taşındığını öğrendik. Babam Bursa uzmanı olarak nerede olacağını anında tahmin etti ve kendimizi anında orada bulduk. Doğru adresteydik. Güzel bir haber pazar Ankara’da olduğu gibi şehirn dışına atılamamıştı. Eskisi gibi kalabalıktı. İnsanlar yine “değersiz” şeyleri alıp satmaya devam ediyordu. Ben çok eski bir fotoğraf albümü buldum ve bir kaç güzel kaset. Şimdi kasetleri dinleyerek fotoğraf albümünün bulmacasını çözmeye çalışıyorum.