Otobüsü Beklerken
Bir önceki maceramın devamı olarak ertesi gün işe gideceğim için hızlı bir şekilde Ankara’ya dönmek istiyordum. Saat yarım gibi terminalde oldum ama Ankara’ya giden hiç bir otobüste boş yer yoktu. Ankara’ya en erken 1.30 arabasında yer bulabildim. Tamam dedim ne olacak bir saat terminalde takılırım. Bu arada hızlı olduğu iddia edilen şarj cihazlarında telefonumu şarj edeyim dedim. Fakat fark ettim ki onlar 25 dakikada yüzde onluk bir etki ile çalışıyorlarmış. Bunun yerine telefonun bataryasını çıkarıp ısırmak daha etkili olabilir gibi geldi. Yine de iki farklı cihazı denedim. Yanıma gelen enteresan bir adamla hızlı biten telefon şarjları hakkında konuşurken dolmayan bataryadan dolayı daha çok ve daha çok strese girdim. Bu arada otobüsün saati geldi ve perona çıktım. Aynı anda telefonuma bir mesaj geldi ama Ankara arabası gelmedi. Telefonumda hala sakladığım mesajda şunlar yazıyordu. “Değerli yolcumuz 01.30 Polatlı Ankara aracımız hava şartlarından dolayı ve Bursa trafik yoğunluğundan dolayı 03.45’te hareket edecektir. Özür diler iyi yolculuklar dileriz.” Benim şu an yazarken biraz düzelttiğim ama hala imla hataları ile dolu olan bu mesajın bu yönü o an hiç dikkatimi çekmedi. Ben bir kaç kişiye şaka mı gerçek mi diye sordum. Gerçek olduğuna dair bir hava vardı çevrede. Oradaki büroya gittim. Başka otobüs bulursanız paranızı geri veririz dediler. Daha erken otobüs yoktu. Şimdi iki saat on beş dakika daha beklemem gerekiyordu. Daha önce de yaptığım gibi çok büyük olmayan terminalin içinde manyak gibi gezmeye başladım. Bir yerde oturup çay içtim. Oradan kalktım başka bir yerde kahve içtim. Yine bol bol dışarı çıkıp sigara içtim. Bu saatlerde uyumak için özellikle buraya gelen pek çok evsiz vardı. Güvenlik görevlisi kendisi uyuyamadığından uyuyanları kıskanır gibi gıcık bir tavırla uyuyanları arada dürtüp ayaklarını oturma yerlerine koymamaları konusunda uyarıyordu. Fakat gereksiz ve anlamsız bir çaba olduğunun kendisi de farkındaydı. İçeride bir köpek yol ortasında uykuya dalmıştı fakat o şanslı bir azınlıktaydı. Ona karışan yoktu. Aynı şekilde dışarıdaki köpeklerin de keyfi yerindeydi. Arada yolcuların şemsiyelerini alıp kaçıyorlardı bile. Terminal içindeki hemen hemen bütün dükkanlar açıktı. Bu dükkanların hepsi hemen hemen aynı şeyleri satıyordu. Bir çocuk titreyerek yanıma gelip benden bir sigara istedi. Sigarayı büyük ihtimalle başka bir amaçla kullanacağının da farkında olarak verdim. O da sigarayı aldığı gibi yanımdan hızla uzaklaştı. Artık delice yürümekten yoruldum ve bir yerde uzun süre oturdum. Kaşarlı dandik bir tost yedim ve yanında su içtim. Büyük ihtimalle aralarda sayısız defa da tuvalete gittim. Bir ara uzun süre terminalin içindeki havuzun ortasındaki fıskiyeyi izledim. Bu arada saat 3.30 gibi nedense bir otobüslerin olduğu bölüme bakayım dedim. Şansıma otobüsüm gelmişti ve yolcularını arıyordu. Bindim ve biraz sonra otobüs kalktı. Ankara’ya vardığımda sabah olmuştu. Eve gidip bir duş aldıktan sonra işe gitmek için yola çıktım.